Blog

468852552_122185852772244914_5353195796459798506_n

ÜLKEMİN EMEKÇİLERİ HALK DEVRİMİNE YÜRÜYOR

Artık ülkemin dört bir yanında bir kıpırtı var. Sessizlik yerini sese, durağanlık yerini harekete bıraktı. Yıllardır içe atılan öfke, bastırılan umut, yok sayılan emek, sokaklarda, meydanlarda, fabrika önlerinde, üniversite kampüslerinde yeniden kendine bir ses buldu. Saraçhane’den başlayan kıvılcım, sadece bir alanı değil, bir halkın kalbini ateşe verdi.

İzmir’in güneşinde kararmış eller, Kars’ın ayazında çatlamış dudaklarla birleşiyor: Yeter artık! Bu sessiz kabulleniş sona eriyor. Sıradanlaşan adaletsizlik, normalleştirilen yoksulluk ve kader diye yutturulan umutsuzluk artık karşılık buluyor. Halk, kendi sesini, kendi yolunu, kendi gücünü yeniden hatırlıyor.

Sabahın ilk ışığında yol kenarında servis bekleyen işçi de aynı şeyi söylüyor, gece boyu kitapları arasında gelecek arayan öğrenci de. Herkesin içinde bir kıvılcım vardı. Şimdi o kıvılcım bir yangına dönüştü. Bu yangın ne yakıp yıkıyor ne de korkutuyor. Bu yangın, yıllardır soğuyan yürekleri ısıtıyor, umudu yeniden tutuşturuyor. Bu sadece bir ideolojinin yürüyüşü değil; bu bir halkın, emeğiyle var olanların yürüyüşü.

Kimi işten atıldığı için, kimi kirayı ödeyemediği için, kimi geleceğini çaldırmamak adına, kimi de artık susmamak için sokakta. Her bir adımda yılların yükü var; haksızlığa uğrayan bir annenin gözyaşı, yıllardır taşeronlukla oyalanan bir babanın yorgunluğu, atanamayan öğretmenin çaresizliği, güvencesiz çalışan milyonların sessiz çığlığı var.

Saraçhane’den yükselen bu kıvılcım, Ankara’da karşılık buluyor. Mersin’de, Samsun’da, Diyarbakır’da yankı yapıyor. İstanbul’un arka sokaklarında biriken öfke, Edirne’nin köylerinde umutla birleşiyor. Bu yürüyüş; tabelasız, lidere bağlı olmayan, yukarıdan değil aşağıdan gelen bir halk hareketidir. Bu yürüyüş; sabırla bekleyen değil, hak için ayağa kalkan insanların yürüyüşüdür.

Çünkü yürümek, sadece bir yerden bir yere gitmek değildir. Yürümek, kalbin kararını bedenle ilan etmektir. “Artık yeter” diyen yüreklerin, “biz de buradayız” diye haykıran insanların ortak adımıdır.

Bu ülkede alın teri kutsaldır ama kutsallık övgüyle değil, hakla korunur. Emekçilerin artık susmaya değil, konuşmaya; beklemeye değil, yürümeye; korkmaya değil, örgütlenmeye hakkı var. Her yürüyüşte bir talep, her talepte bir gelecek var.

Ben o kalabalıkları görüyorum. Yalnız olmadığını hisseden insanların bir araya gelişini, göz göze gelince cesaret bulanları, bir omuza yaslanınca ayağa kalkanları izliyorum. Bu yürüyüş, sadece bugünü değil, yarını da şekillendiriyor. Sadece adalet arayanların değil, yeni bir düzen kurmak isteyenlerin yürüyüşü bu.

Ve inanıyorum: Bu halk kendi kaderini yazacak. Bu kez kenardan izleyenler değil, yürüyenler yazacak o kaderi. Ve o gün geldiğinde kimse geride kalmayacak, herkes o büyük cümlenin bir kelimesi olacak.

Selam olsun…
Emeğin değerini bilenlere,
Ekmek kavgasını sırtlayanlara,
Adalet için yola çıkanlara,
Karanlığa karşı bir mum bile olsa elinde yürümekten çekinmeyenlere…
Selam olsun, Saraçhane’den başlayan kıvılcımı ülkenin dört bir yanına taşıyanlara…
Selam olsun, halk devrimine yürüyenlere.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir