Blog

351313721_919823532433312_6991749333577025451_n (1)

Barış ne zaman gelir? Bu soruyu içimden defalarca sordum, sustum. Ama hiçbir zaman unutmadım. Ne zaman bir cenaze konvoyu görsem, ne zaman bir annenin acılı çığlığını duysam, içimde bir yer daha yandı. Bu topraklarda barışın ne demek olduğunu en çok acıyı çekenler bilir. En çok anneler. Ve ben hep şunu söyledim kendime: Barış, asker annesiyle gerilla annesi el ele verdiğinde gelecek. O eller havaya birlikte kalktığında, işte o zaman gerçek barış toprağa kök salacak. Sonsuza dek.

Ben bir tarafın değil, gerçeğin insanıyım. Bu ülkenin doğusunda da yaşadım, batısında da. Acının rengi yoktur, anneliğin dili yoktur. Her yerde aynı gözyaşı, aynı yas, aynı dua. Kimse bana “onunki haklıydı, bununki haksızdı” demesin. Ben mezar taşlarına bakarken taraf tutmuyorum. O taşların altındaki çocuklar artık ne asker ne gerilla. Hepsi bir annenin canı. Hepsi bir halkın yitirdiği umut.

Barış sadece silahların susması değildir. Barış, yıllarca birbirine düşman edilenlerin bir gün birbirinin gözünün içine bakmasıdır. Barış, öfkenin yerini merhametin almasıdır. Barış, “ben de yandım” diyen annenin, “senin de yandığını biliyorum” diyebilmesidir.

Yıllardır bu ülkede bir barış mücadelesi veriliyor. Ama bu mücadele çoğu zaman görmezden gelindi. Küçümsendi, karalandı. Barış için konuşanlar hain ilan edildi. Ama yine de susmadılar. Çünkü susmak ölümdü. Konuşmak, direnmek, yürümek yaşamdı.

İşte bu direnişin adıydı Sırrı Süreyya Önder. O sadece bir siyasetçi değildi. O, bu halkın en yaralı yerlerine şiirle, sözle, cesaretle dokunan bir vicdandı. Mecliste yumruklar havada uçuşurken, o ellerini şiire açtı. O, barış kelimesini kirletmeden söyleyen nadir insanlardandı. Yürüdüğü yol kolay bir yol değildi. Defalarca hedef gösterildi, tehdit edildi, yalnız bırakıldı. Ama o hep barışın izini sürdü. Bıkmadan, usanmadan.

Bir halkın kardeşçe yaşama umudunu diri tutmak için bedenini, sesini, inancını ortaya koydu. Ve sonunda, tıpkı uğruna mücadele ettiği yüzlerce, binlerce insan gibi, barış uğruna hayatını verdi. O gün kalbime bir yara daha kazındı. Ama o yara aynı zamanda bir yemindi benim için. Bu dava yarım kalmayacak. Onun uğruna mücadele ettiği o gün, bir gün gerçekten gelecek.

Ben hayal etmiyorum, ben inanıyorum. Bir gün gelecek. O gün bir meydanda toplanacağız. Ne bayrak olacak elimizde, ne slogan. Sadece eller. Biri asker annesinin eli, biri gerilla annesinin. O eller birbirine değecek, havaya kalkacak. Sessiz olacak belki ama o sessizlik, bu toprakların duyduğu en gür haykırış olacak. Çünkü artık bir daha kimsenin ölmesini istemiyoruz diyeceğiz. Çünkü artık çocuklarımızın geleceğini, geçmişin kanında boğmak istemiyoruz diyeceğiz.

İşte o zaman, barış gerçekten başlayacak. İşte o zaman, dağlar sustuğunda şehirler de huzura kavuşacak. Gözyaşları dindiğinde, türküler geri dönecek. Ve o gün, barış sadece bir kelime değil, bir gerçek olacak.

Sırrı Süreyya Önder’in ruhu o gün aramızda olacak. O ellerin birleştiğini görecek. Çünkü onun düşüydü bu. Ve bir halk, bir düşü uğruna ölenin izini kaybetmez.

Ben de orada olacağım. Ellerim ellerinizde. Yüreğim sizinle. Çünkü barış, sadece bir temenni değil, yaşanmış bütün acıların ortak haykırışıdır.

Barış ne zaman mı?

Analar sustuğunda değil, konuştuğunda. Elleri ayrıldığında değil, birleştiğinde. İşte o gün barış, artık bu toprakların kaderi değil, gerçeği olacak.

Yusuf Boyraz

04.05.2025

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir