
Yusuf Boyraz Kimdir ?
Dünya üzerinde yaşamış ve yaşayacak milyonlarca Yusuf’tan sadece biri…
Yusuf Boyraz Kimdir? Ancak sürüden ayrılıp kurtlara kafa tutma cesareti gösteren ve adını hak edenlerden. Cesaret ve azimle örülmüş bir hayatın içinden gelen Yusuf Boyraz, 1979 yılında İzmir’de doğdu. Henüz sekiz yaşında, huzursuzluk ve şiddetle örülü bir evden kaçıp kendini sokakların acımasız gerçekliğinde buldu. Sokaklar onun ilk öğretmeniydi; sert, acımasız ama aynı zamanda hayatın tüm çıplaklığıyla yaşandığı bir yerdi. Çocukluk hayalleri yerini hayatta kalma içgüdüsüne bırakırken, her yeni gün, mücadeleyle dolu bir sınav oldu. Kimden kaçacağını, nerede uyuyacağını, ne yiyeceğini bilmek zorundaydı. Sokaklar, sadece bir barınak değil, aynı zamanda hayatın en büyük derslerinin verildiği bir okuldu. Orada karşılaştığı insanlar, hayatın farklı yüzlerini gösterdi ona. Kaybolmuş ruhlar, hırsızlar, bağımlılar… Ama aynı zamanda sokakların sert düzeninde kendi yolunu bulmuş, hayatta kalmayı öğrenmiş gerçek savaşçılar. Umut, en karanlık yerlerde bile kendine bir yol bulur; Yusuf da bunu, sokakta tanıştığı birkaç iyi insanda keşfetti. Hayatta kalmanın, ayakta durmanın ve direnmenin ne anlama geldiğini, onların yardımıyla öğrendi. Hayat ona adaletsizliği de öğretti. Gözleri, toplumun sert yüzüyle erken yaşta tanıştı. Adaletin ve eşitsizliğin içinde büyüdükçe, değişim arzusu içini kemirmeye başladı. Zorluklar, onu bir şeyleri değiştirme isteğiyle donattı. Toplumsal meseleler artık sadece dışarıdan gözlemlediği bir gerçeklik değil, bizzat yaşadığı ve içinde mücadele ettiği bir alan haline geldi. İşte bu duygu onu siyasete yönlendirdi. Ancak siyasetin iç yüzü, sokaklardan bile karmaşıktı. Fikirleri ve mücadelesi onu tehlikeli bir yola sürükledi. Duruşu ve sözleri, bir süre sonra onu hedef haline getirdi. Nihayetinde, siyasi faaliyetleri nedeniyle tutuklandı ve cezaevine gönderildi. Tam sekiz yıl boyunca dört duvar arasında özgürlüğün kıymetini her an iliklerinde hissetti. Cezaevi, insanın kendisiyle yüzleştiği bir aynaydı. Kendi düşünceleriyle baş başa kaldığı bu süreç, onu yıpratmadı; aksine güçlendirdi. Her yeni gün, neden burada olduğunu ve ne için mücadele ettiğini hatırlatarak, içinde yanan ateşi daha da harladı. Dışarıda hayatta kalma savaşı veren biriyken, şimdi özgürlüğü için savaşan birine dönüşmüştü. Cezaevinden çıktığında, hayat onu başka bir sınava soktu. Askere alındı, ancak vicdani ret hakkını kullanmak istedi. İnançları ve idealleri, onu savaşın bir parçası olmaktan alıkoyuyordu. Ancak bu karar, onu askeri yetkililerin gözünde bir suçluya dönüştürdü. 1300 gün boyunca askeri cezaevinde tutuldu. Burada yalnızca özgürlüğü değil, insanlığı da sınandı. Zihinsel ve fiziksel işkenceler, onu inançlarından döndürmeye çalıştı. Ancak baskılar karşısında pes etmedi. Beden acıya alışabilir, ama ruhun gücü asıl savaşı belirler. Onu kırmak isteyenlere karşı, her yeni gün direncini daha da sağlamlaştırdı. Acılar, insanı ya yıkar ya da güçlendirir; o, güçlenmeyi seçti. Yaşadığı tüm bu zorluklar, onu yazmaya yöneltti. Kalemi, hayatın en sert darbelerine karşı kullandığı bir silaha dönüştü. Yaşadığı her anı, her sınavı, her mücadeleyi kelimelere dökerek, yalnızca kendi hikayesini anlatmadı; aynı zamanda başkalarına umut olmayı amaçladı. Çünkü hayat, adaletsizliğiyle, acımasızlığıyla insana çok şey öğretir. Ancak önemli olan, karanlığın içinde bile bir ışık bulabilmektir. Herkesin bir yolculuğu vardır. Kimi kolay, kimi çetin… Ama hiçbir mücadele boşuna değildir. Hayatta kalmak, direnmek ve en önemlisi, inançlarına sahip çıkmak, insanın kendine olan saygısının bir göstergesidir. Ve Yusuf Boyraz, hayatı boyunca bunu yaptı.