Blog

468852552_122185852772244914_5353195796459798506_n

Kürt Gerilla Annelerinin Hesap Sorma Zamanı

PKK, 1978’de Abdullah Öcalan ve bir grup Marksist-Leninist gencin Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Fis köyünde kurduğu küçük bir örgüttü. O yıllarda Kürt halkı üzerindeki baskılar, inkâr politikaları ve faili meçhul cinayetler, örgüte katılımı hızlandıran faktörlerdi. PKK, ilk yıllarında “Kürdistan’ın bağımsızlığı” hedefiyle yola çıktı. Ancak aradan geçen kırk yılı aşkın sürede örgüt, ne bağımsız bir devlet kurabildi ne de Kürt halkına gerçek anlamda özgürlük getirdi.

Bugün, PKK’nın silahlı mücadelesinin sona erdiği bir sürece girildi. Örgüt, ABD ve Batılı ülkeler tarafından sahada bir araç olarak kullanıldıktan sonra adeta çöpe atılmış durumda. Suriye’deki kazanımlar birer birer erirken, Türkiye ve Irak’ta örgüte yönelik baskılar giderek artıyor. PKK içinde çözülme hız kazanırken, örgütün iç yapısında ciddi kırılmalar yaşanıyor. Geçmişteki etkisini kaybeden silahlı mücadele artık sürdürülebilir olmaktan çıkıyor.

Bütün bunlar yaşanırken en önemli soru şu: PKK, on binlerce genç insanı neden ölüme gönderdi? Bu savaşın sonunda Kürt halkı ne kazandı? Bugün Kürt annelerinin, yıllardır “Kürt halkının özgürlüğü” adına yürütülen bu savaşın bilançosunu sorması gerekiyor.

Dağlara Gönderilen Gençler ve Çalınan Hayatlar
PKK’nın en büyük insan kaynağı, 15-20 yaş arasındaki gençlerdi. Örgüt, özellikle 1990’lardan itibaren, dağa katılımı teşvik eden propagandalar yaptı. Yoksul ailelerin çocukları, “devrim” ve “şehadet” kavramlarıyla kandırıldı. Silahlı mücadelenin tek çare olduğuna inandırılan gençler, eğitimlerini tamamlamadan, hayatın ne olduğunu anlamadan, dağlara çekildi ve ölümle burun buruna bırakıldı.

Gerçek şu ki: PKK, bu gençleri asla koruyamadı. Dağlara gidenlerin büyük çoğunluğu, çatışmalarda ya da örgüt içi infazlarla hayatını kaybetti. Birçoğunun mezarı bile yok. Geriye sadece yas tutan anneler ve babalar kaldı.

PKK’nın en büyük hatalarından biri, kendi halkına dönük acımasız uygulamalarıydı. Örgüte katılmak istemeyenler hain ilan edildi, kaçmaya çalışanlar infaz edildi, aileler sindirildi. Türkiye’deki çatışmalarda binlerce sivil hayatını kaybederken, Kürt halkının yaşadığı bölgeler yıllarca savaş alanına çevrildi.

Bugün baktığımızda, PKK’nın en büyük mirası ölüm, yıkım ve umutsuzluk oldu. Kürt halkı ne daha özgür hale geldi ne de PKK’nın vaat ettiği gibi bir statü kazandı. Tam tersine, Kürtler daha da bölündü, siyaset sahnesinde PKK’nın gölgesi nedeniyle gerçek temsil yeteneğini kaybetti.

Türkiye’deki Sol Hareketler PKK’nın Peşine Takılarak Nasıl Amerikan’ın Oyuncağı Oldu?
İşin ironik tarafı, Türkiye’de kendini “anti-emperyalist” olarak tanımlayan birçok sol grubun PKK’nın peşine takılarak büyük bir çelişkiye düşmesidir. 1980’lerden itibaren Türkiye sol hareketleri içinde PKK’yı bir “devrimci” hareket olarak görenler oldu. 1990’lardan itibaren ise solun önemli bir kesimi PKK’yı adeta kutsadı ve ona yönelik her türlü eleştiriyi “faşist devlet ağzı” diyerek bastırmaya çalıştı.

Oysa PKK, yıllar içinde Marksist ideolojiden uzaklaşarak ABD’nin bölgesel çıkarları doğrultusunda hareket eden bir yapıya dönüştü. Özellikle 2014’ten sonra Suriye’de DEAŞ’a karşı ABD’nin en büyük kara gücü haline gelen YPG, Batılı ülkelerin desteğiyle silahlandırıldı ve ABD’nin Ortadoğu’daki çıkarlarını koruyan bir örgüte dönüştü.

Bir zamanlar “Kahrolsun Amerikan emperyalizmi!” sloganları atan Türkiye sol hareketleri, bugün PKK/YPG’nin arkasına dizilmiş, dolaylı olarak ABD’nin çıkarlarına hizmet eder hale gelmiştir. ABD’nin Ortadoğu’daki çıkarları değiştikçe PKK nasıl gözden çıkarılıyorsa, Türkiye’deki bu grupların da zamanla hiçbir anlam ifade etmeyeceği açıktır.

Türkiye solu, emperyalizme karşı mücadele ettiğini iddia ederken, emperyalizmin Ortadoğu’daki taşeronu haline gelmiş bir örgütü destekleyerek kendi ideolojisine ihanet etmiştir. Bugün geldiğimiz noktada, PKK’nın silahlı mücadelesi çökerken bu sol hareketlerin de ideolojik bir çıkmaza sürüklendiğini görüyoruz.

Kürt Annelerinin Hesap Sorma Zamanı

Bugün Kürt annelerinin önünde acı ama kaçınılmaz bir soru duruyor: “Evlatlarımız neden öldü?”

PKK, on binlerce genci silah altına alıp savaş meydanlarına sürdü, peki karşılığında ne elde edildi? Ne bağımsız bir Kürdistan kuruldu ne de Kürt halkı daha iyi bir yaşam standardına ulaştı. Yıllarca süren çatışmaların sonunda geriye sadece yıkım, gözyaşı ve mezar taşları kaldı.

Kırk yılı aşkın süredir verilen mücadele, örgütün hiçbir somut kazanım elde edemeden kendini feshetme noktasına gelmesiyle trajik bir şekilde son buluyor. Aslında bu, en büyük gerçeğin itirafı: Bunca ölüm boşunaydı.

Bugün, en büyük söz hakkı, evlatlarını bu savaşa kurban veren annelere ait. Onlar artık susmamalı, çocuklarını hangi vaatlerle kandırıp ölüm yoluna sürüklediklerini sorgulamalı. Eğer suskunluk devam ederse, bu yalan daha fazla genç insanın hayatına mal olacak.

Gerçekleri görmek için artık daha fazla beklemeye gerek yok. PKK’nın mücadelesi Kürt halkına özgürlük değil, sadece acı ve kayıp getirdi. Ve bu kayıpların hesabını en çok anneler sormalı.

Yusuf Boyraz
03/04/2025

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir